“Tepede parlayan şehir” ya da “demokrasinin feneri”… ABD kendini bu şekilde lanse etmeyi seviyor ama bunların hiçbiri artık pek doğru değil. Amerikan demokrasisi başarısız oluyor. Buna ilginç bir örnek de, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yaygın “döner kapı” olgusu.
İnsanları kamu sektöründen özel sektöre ve tam tersine doğru dağıtan “döner kapı” olgusu, uzun süredir ABD siyasetinde bir gelenek haline gelmiş durumda. Son birkaç on yılda ise bu eğilimde çarpıcı bir artış görülüyor. Bazıları bunun hem siyaset hem de ticaret konusunda donanımlı bir insan havuzu oluşturmaya yardımcı olduğunu düşünüyor. Ancak kamu ve özel sektör arasındaki bu çapraz geçiş, genellikle fark edilmeyen, kontrol edilmeyen ve hafife alınan bir endişe nedeni.
Döner kapı, gücün para ve paranın güç anlamına geldiği yolsuzluk için verimli bir ortam yaratır. William McKinley’in siyasi müttefiki Mark Hanna, ünlü tespitinde, “Politikada önemli olan iki şey var. Birincisi para. İkincisinin ne olduğunu ise hatırlayamıyorum” diyordu. Bu özlü söz bugün halen geçerli.
Devlet yetkilileri görev sürelerinin bitiminden sonra özel sektörde kazançlı pozisyonlar elde etmeyi amaçladığında ya da iş adamları hükümette hizmet vermeye başladığında; kamu çıkarını baltalayabilecek bazı lobi grupları lehine kararlar almaları muhtemeldir. Bunlar ilk etapta fedakar bir güdüyle hareket ediyor olsalar da, hükümetteki kişisel bağlantıları ile doğal olarak çıkar çatışması yaratmaya daha yatkındırlar.
Açıkça yasaklanan eski usul “teslimatta nakit” türünden rüşvetin aksine, döner kapı kaynaklı yolsuzluk, tespit ve müdahale edilmesi çok zor bir tür olabilir. Sadece şu iki senaryoyu karşılaştıralım: Birincisinde, bir iyilik istemek için, biri doğrudan mevcut bir devlet görevlisine para veriyor. Diğerinde ise şu anda bir düşünce kuruluşunda veya özel sektörde çalışan eski bir devlet görevlisine aynı miktarda maaş ödeniyor. Açıkçası, ikinci örnek yolsuzlukla daha az ilişkili olarak kabul edilir ancak daha zararlıdır. Sıkı düzenlemeler ve yaptırımlar olmadan, potansiyel yolsuzluk hayaleti her zaman halkı bu yolla takip eder.
Tarih, bu sorunun kontrol altına alınmadığı durumda, durdurulamayacak kadar büyük bir şeye dönüşebileceğini kanıtladı. 2008 uluslararası mali krizini hatırlıyor musunuz? Bir OECD raporu, döner kapı olgusunun 2008 morgage krizinin ana nedenlerinden biri olduğunu iddia ediyor. Gittikçe daha fazla Wall Street eskisi, Washington DC’ye girip orada kişisel bağlantılar kurdukça, politikacıları finans sektöründeki de-regülasyonun insanlar için faydalı bir seçim olduğuna ikna etmeyi başardılar ve bunun da ev hacizlerinin çığ gibi büyümesine neden olduğu ortaya çıktı. Birçok aile evsiz ve çaresiz bırakıldı.
10 yıldan fazla bir süre sonra bu acı verici ders yavaş yavaş unutuldu. Peki tarih tekerrür mü edecek? Ve o gün gerçekten gelirse, rotayı değiştirmek için çok mu geç olacak?
İnsanlar denedi ama başarısız oldu. Böyle bir fenomen ABD toplumunda o kadar derinlere kök salmış durumda ki, politikacılar genellikle döner kapıyı bir sorun olarak görmüyorlar ya da görseler bile, buna bir son vermek için yapabilecekleri neredeyse hiçbir şey yok. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın kampanya mitingleri sırasında tekrar tekrar ortaya çıkan bir slogan olan “bataklığı kurut”, Trump tarafından döner kapıya daha güçlü kurallar getirme sözüydü.
Ancak döner kapı hız kesmeden dönmeye devam ediyor. Wilbur Ross gibi özel sektördeki görevinden ayrılan zenginlerle dolu olan Trump’ın kabinesinin, ABD tarihindeki en zengin kabine olduğu söyleniyor. Trump, Beyaz Saray personelinin lobi yapmasını engellemek için verdiği emri iptal etti ve Washington’daki döner kapının dönmeye devam etmesine izin verdi. Görev süreleri bitenler böylece 4 ayak üstüne dimdik indi ve tekrar özel sektörden devam ettiler.
Bu eğilimlerle birlikte ABD, yavaş yavaş ekonomik ve siyasi elitlerin hükümeti kontrol ettiği bir ülkeye evriliyor gibi görünüyor. Peki halkın görülmediği, duyulmadığı ve devlet işleri hakkında yanlış yönlendirildiği bu durum bir demokrasi olabilir mi? Gittikçe daha fazla politikacının, cepleri derin büyük şahsiyetlere dönüştüğü bu şey demokrasi midir? Bir ülkenin geleceğine, ortak çıkarlar yerine kendi kişisel çıkarları üzerinden bakan bir avuç insan tarafından karar verildiğinde, buna demokrasi diyebilir miyiz? Cevap zaten çok açık.
Abraham Lincoln, ünlü Gettysburg Konuşmasında, “Halkın, halk tarafından, halk için yönetimi yeryüzünden silinmeyecektir” demişti. Bu sözler demokrasinin özünü çok net bir şekilde yakalamıştı ancak döner kapı gıcırtısı gürültüsünden geçilmeyen günümüz ABD’sinde, bu sözler ancak iyi niyet dilekleri gibi kalıyor.