Japon Nikkei Business gazetesinin haberine göre, ABD, Japonya ve Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği’nin (APEC) diğer beş üyesi, Sınır Ötesi Gizlilik Kuralları (CBPR) sistemini, bölgesel forumun mevcut çerçevesinden bağımsız hale getirme konusunda anlaştı.
Haberde, bu hamlenin Çin ve Rusya’yı dışarıda tutmayı amaçladığı söyleniyor. Ancak Sınır Ötesi Gizlilik Kuralları’na daha yakından bakıldığında, bu adım daha çok ABD’nin kendi sistemini ana akım veri aktarım kuralı olarak, geniş çapta kabul ettirme çabalarının bir parçası gibi görünüyor. Bunun nedeni, APEC üyesi olmayan ülkelerin katılımını kabul ederek Sınır Ötesi Gizlilik Kuralları sisteminin, yeni bir küresel versiyonunun oluşturulabilmesi.
APEC Sınır Ötesi Gizlilik Kuralları sisteminin 2011 yılında kurulmasından bu yana, sisteme yalnızca dokuz APEC üyesi katıldı ve 37’si ABD’den olmak üzere toplam 44 kuruluş Sınır Ötesi Gizlilik Kuralları sertifikasına geçti. Yani sistem her şeyden çok, ABD’nin çıkarlarına daha fazla hizmet ediyor.
ABD’ye göre Sınır Ötesi Gizlilik Kuralları’nın amacı, katılımcı üyeler arasında dijital ticareti kolaylaştırmak olarak görünüyor. Ancak katılımcı ülkelerin veya bölgelerin veri koruma standartlarını kabul etmesini sağlayarak, sistemin onları yurtdışına gönderilen kişisel verilerini kontrol etme veya koruma haklarından mahrum bıraktığı gerçeği gizlenemez. Bu arada, ABD’nin dijital gücünün belirleyiciliği, bu verilerin sonunda Amerikan şirketlerine akacağını gösteriyor.
Ayrıca sistem, ABD’nin bencil çıkarlarına hizmet etmenin yanı sıra, derin küresel sonuçlara da sahip. Denizaşırı bilgilerin nasıl kullanılabileceğine ilişkin, olası suistimalleri kontrol etmek için bir dizi kısıtlama mevcut. Ancak ABD’nin veri aktarım kuralları açısından ileri sürdüğü şey, aslında küresel veri güvenliği için büyük bir tehdit oluşturuyor. Veri, ona sahip olan herkese büyük bir haksız avantaj sağlıyor. Ve bu verilerin kötüye kullanımı, ciddi sonuçlara da neden olabilir.
Sınır Ötesi Gizlilik Kuralları mekanizması, sınır ötesi veri akışı ve veri gizliliği koruması için küresel bir standart haline geldiğinde, bazı gelişmekte olan ülkelerin ciddi zorluklarla ve hatta dijital ticaret açısından potansiyel güvenlik tehlikeleriyle karşı karşıya kalması beklenebilir.
Çin ve böylesi bir mekanizmanın risklerinin farkında olan diğer birçok ülkenin, bu tür veri aktarımlarını kabul etmesi veya izin vermesi pek olası görünmüyor. Bunun yerine bu ülkeler, güvenli, kazan-kazan dijital işbirliğini geliştirmeye odaklanacaklardır.
Çin, her ülkenin vatandaşlarının kişisel veri gizliliğini korumak için gerekli önlemleri alma hakkına sahip olması gerektiğini uzun zamandır dile getiriyor. Çin’in en büyük önceliği, yalnızca kendi veri güvenliğini korumak ve dijital sektörün sağlam gelişimini sağlamak değil; aynı zamanda daha proaktif olarak Çin, küresel veri koruma kurallarının belirlenmesine dahil olmalı. Hiç şüphesiz Çin, ABD’nin Çin’in dijital gelişimini kontrol altına almak için kurmaya çalıştığı her türlü haksız mekanizmayı kıracaktır.
Sorumlu bir büyük dijital ekonomi olarak Çin, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere; ülkelerin büyük çoğunluğunun çıkarına olan birleşik, standartlaştırılmış ve kapsayıcı küresel veri kurallarını keşfetme zorunluluğu ve yükümlülüğüne sahip. Çin, tüm ülkelerin dijital egemenliğini sağlarken, dijital ekonominin gelişmesine elverişli olan küresel veri kuralı belirlemesine bir çözüm bulmak için şimdiden harekete geçti.
Eylül 2020’de Çin, küresel siber güvenlik sorunlarına karşı tavrının bir göstergesi olarak, Küresel Veri Güvenliği Girişimi’ni başlattı. Girişim, bazı ülkelerin kendi çıkarlarını küresel veri yönetişimi ve güvenliğinin önüne koymasına izin veren davranışları dizginleme ihtiyacını açıkça ortaya koydu.
Çin önümüzdeki dönem, daha fazla tarafın daha geniş desteğini ve kabulünü sağlamak için muhtemelen daha fazla uluslararası platformda, girişimle bağlantılı ruhu ve önerileri daha çok teşvik edecek.
Sonuçta, küresel veri kuralları, ABD’nin küresel dijital rekabeti manipüle etmesi için bir araç olamaz. Aksi takdirde ABD’nin dijital hegemonyası, daha geniş uluslararası topluluğun çıkarlarına ciddi şekilde zarar verecek.