Yazar Mehmet Ulusoy, “Asya kültürü büyük bir enerji taşımaktadır. İnsanlığın geleceğinin kaynaklarını, unsurlarını oralardan kuracağız” dedi. Haber 2021 internet portalında kaleme aldığı makalelerinde bir süredir Çin ve Asya kültürü, edebiyatı ve felsefesini irdeleyen Ulusoy, ‘Batı, Avrasya ve Çin Kültürü’nü tarihsel ve düşünsel arka plânıyla inceleyip karşılaştırmalarda bulunuyor. Son olarak “Çağdaş Çin sanatında ‘kök arayışı’ ve rönesans sancıları” yazısında da sanatta, edebiyatta düşünsel ve estetik plandaki seyre, sıçramalara dikkat çekmekte.
Çin’in yaşamış olduğu sosyalist deneyime ve bu deneyimin başarısı ve insanlığa kattığı değerlere vurgu yapan Ulusoy, Çin’in kamucu politikalarının önemli olduğunu, Batı merkezli liberal sisteme karşı bir başarı olduğunu ifade etti. Ulusoy, şöyle devam etti: “Merkezinde toplumcu, sosyalist bir modelin olması belirleyicidir. Yükselen Asya uygarlığı olarak tanımladığımız bu yeni olgu insanlığın geleceğini belirleyecek, hem ekonomik siyasal sistem açısından hem yeni bir insan, yeni bir birey-toplum ilişkisi açısından, yeni bir sanat ve kültür açısından, bütün boyutlarıyla bu uygarlığı açıklamak, analiz etmek, değerlendirmek durumundayız… Uygarlıkların gelişiminde Asya merkezli süreç gündemdedir.”
Kapitalizmin yarattığı özne-nesne yani insan-doğa ayrışmasının, insanın yabancılaşmasının Asya toplumlarında bu kadar derin görülmediğini dile getiren Ulusoy, Çin kültüründe bireyle toplum ilişkisinin, bireyle doğa ilişkisinin temel ve kopmaz bir bağ taşıdığını vurguladı.
Mehmet Ulusoy, “Çin’in yaklaşık 3 bin yıllık kesintisiz tarihe, uygarlık kazanımlarını üst üste biriktiren ve bugünkü insanın önüne hem kayıtlı yazılarıyla hem de devlet geleneğiyle taşıyan bir numaralı toplumdur. O nedenle o kadar fazla derin bir bilgi birikimi bulunmaktadır ki, bunları ister istemez simgesel kavramlarla ifade etmektedirler. Simgesellik bu açıdan çok önemlidir. Sanat da simgesellikleri ifade etmenin bir biçimi olmuştur” şeklinde konuştu.